28 Kasım 2014 Cuma

Tarih, Sanat, Madrid

Beni kendine aşık eden, her gidişimde içimi heyecanla dolduran şehir Madrid. 

Kraliyet ailesinin asaletini üstünde taşıyan bu şehrin her sokağı buram buram İspanya kokuyor. Gezmeye nereden başlanmalı? Nerede kalınmalı? Nerede, ne yiyip içmeli? Bunları cevaplamadan önceki akıl alıcı soru: Kaç günlük bir seyahat olacak? Güzel bir plan yapılırsa Madrid için 2-3 gün ayırmak yeterli olacaktır. Gündüzler tarihi yerler ve müzelere ayrılırken geceler restoran, bar ve gece eğlencelerine ayrılabilir.

Geziye başlayalım…


Madrid Barajas havaalanına geldiniz. Şehir merkezine nasıl gidiyoruz? 
Madrid metro ağı çok gelişmiş bir şehir. Bu nedenle taksiyle gidip 40-50 Euro para vermenize hiç gerek yok. Havaalanından Puerta del Sol meydanına kadar metroyla gelebilirsiniz. Havalanından Linea 8 ile BARAJAS-NUEVOS MINISTERIOS seferini yapıp oradan da bir aktarmayla Linea 10’a geçerek NUEVOS MINISTERIOS- PLAZA ESPAÑA’ya gelebilirsiniz. İster burada inip yürüyerek 15 dakikada şehir meydanına gelebilirsiniz, isterseniz de hiç metrodan çıkmadan son bir aktarma yaparak Linea 3’e geçer ve PUERTA DEL SOL (VODAFONE SOL) meydanına varabilirsiniz. Bu yolculuğun masrafı sadece 5 euro civarındadır. 

Burası İstanbul Taksim Meydanı’yla karşılaştırılır sıklıkla. Her yere yakınlığı nedeniyle gün boyunca birkaç kez uğrayacağınız bir yerdir. Konaklama yeri olarak da bu meydanın yakınlarını seçebilirsiniz. Fiyat, hotel- hostal- oda kiralama şeçenekleri nedeniyle çok değişiklik gösterse de mutlaka her bütçeye uygun konaklama bulmak mümkün. Valizler bırakılıp şehir haritası alındıysa gezimize başlayabiliriz…



Ben genelde Madrid gezilerimi Sol meydanının sağı ve solu olmak üzere ikiye ayırıyorum. Hem daha az yorucu hem de mekanların birbirine yakınlığı nedeniyle daha aktif bir gezi oluyor. Bu iki gezinin arasına bir Sangria molası ya da bir koca gün koymak sizin tercihiniz.

1. gezide şiddetle çizilmesi gereken harita: Sol Meydanı, Gran Via, Callao, Plaza España, Templo de Debod, Palacio Real, Jardines de Sabatini, Catedral de la Almudena, Calle Mayor üzerinden Mercado de San Miguel ve Plaza Mayor’dan geçerek Puerta del Sol yani Sol Meydanı’nda son buluyor.

Gran Via
Plaza España
Palacio Real
Mercado de San Miguel
Plaza Mayor

2. gezi yine Sol Meydanı’ndan Gran Via’ya çıkılmasıyla başlıyor. Bu sefer sağ tarafa dönülerek sırasıyla şu mekanlar gezilmeli: Gran Via (geri kalan kısım) Chueca, Mercado de San Anton, Banco de España, Palacio de Correos, Plaza Cibeles, Calle de Alcala üzerinden Puerta de Alcala, Parque del Retiro, Palacio de Cristal, Atocha, Museo de Reina Sofia,CaixaForum, Real Jardin Botanico, Museo Nacional del Prado, Parroquia San Jeronimo El Real, Congreso de Los Diputados ve Puerta del Sol.

Palacio de Correos ve Plaza Cibeles
Congreso de los Diputados

Bu gezi hem yürümeyi daha fazla gerektirdiğinden hem de içinde park ve müzeleri barındırdığından erken saatte ve çok rahat kıyafetlerle başlanması gerekir. Özellikle Prado müzesi saatler alan bir müzedir ve müze sevmeyen turistleri bile kendine hayran bırakacak güzelliktedir. Birçok indirim ve ücretsiz giriş imkanı sağladığından gitmişken görülmemesi büyük ayıptır, yapmayınız. :)



Özellikle bu müzenin kapısında sanatını sergileyen ressamlara bir göz atmak gerekir. Yaşlı bir amca ve eşinin el emeği göz nuru yaptıkları kitap ayraçlarından dostlarınıza hediye edebilir bu tatlı çiftle tatlı bir Türkiye, İstanbul sohbetine dalabilirsiniz.

Ya da Madrid sokaklarında bu "dilenme" kitabı sil baştan yazan amcamızı arayabilirsiniz :)



E geldik madem eğlenmiyor muyuz?

Eğer aradığınız eğlence club tarzındaysa Madrid size çok farklı seçenekler sunabilir ama şehrin en ünlü club’ı şüphesiz her katında farklı müzik tarzı sunan 7 katlı Teatro Kapital. Yazın en üst katında terasın tadını da çıkarabileceğiniz mekan Madrid’de gençlerin ve turistlerin en çok ilgi gösterdiği yerlerden biri.



Ne yenir? Ne içilir?

Madrid’deyseniz sabah kahvaltısını Churros con Chocolate ile yapmak şart bir kere. Bir fincan sıcak çikolata ve yanında birkaç churros ve bir iki dilim porras ile 2-3 euro karşılığında midenize ziyafet çektirebilirsiniz.



Yine İspanya’ya gelmişken 100Montaditos’a uğramadan gidilmez tanesi 1-2 euro arasında değişen leziz Montaditos ile akşam yemeğini veya öğle yemeğini geçiştirebilirsiniz. Hele bir de promosyon günlerine denk gelip de fiyatlar yarıya indiğinde tadından yenmez.


Madrid bu kadar mı? Tabiki de değil. Meraklısı için Madrid'in çevresinde de gezip görülecek birçok mekan var. Biraz bütçeyi biraz da kalacak gün sayısını artırırsanız mutlaka gidin görün derim. Belki o kısmını da bir başka yazı da anlatırım size. Şimdilik benden bu kadar.

Son olarak..

Bırakın şehir sizi şaşırtsın, bilmediğiniz sokaklara girin mesela, sırf tabelası güzel diye o restorana girip adını beğendiğiniz o yemeği sipariş edin, tek başınıza gece yürüyüşüne çıkın, şehri gören bir tepeye çıkıp müzik dinleyerek günbatımını izleyin, ya da hiç olmadı o salaş bara gidip içeridekilerle muhabbet edin. Mesele müze gezip heykel görmek değil, bu saydıklarımı yaptınız mı? İşte o zaman gerçekten seyahat etmiş olacaksınız. 

Gizem

Devamını Oku »

26 Kasım 2014 Çarşamba

Veda Zamani.. Post- EVS

  EVS (Avrupa Gönüllü Hizmeti, yeni adıyla Erasmus+) başından sonuna kadar apayrı bir macera. En baştaki o heyecan, olur mu olmaz mı, neyle karşılaşacağım ben kaygısı, yeni evine vardığındaki o ilk gün aptallığı, karmaşa, onlarca yeni yüz, hayata yeniden ve sıfırdan başlama...

  Biraz daha zaman geçip de rutine alışınca evine ve ailene olan özlem, bir yandan da artık alışmış olmanın verdiği rahatlık ve kendine bir hayat düzeni kurmak... Yeni eşyalar alıp, yeni dostlar, arkadaşlar edinmek, hatta belki aşık olmak, tatil planları yapmak.. Bu etap aslında EVS'in en eğlenceli ve akılda kalan kısmı.

  Sırada 3. ve en can alıcı kısım var..

  Geri Dönüş...

  Eğer sorunsuz bir EVS geçirdiysen, hele ki uzun süreli bir projede bulunmuşsan valizleri toparlamak o kadar da kolay değil azizim. Herkesle vedalaşmak zaten ayrıca bir hafta isteyen bir süreç: yemekler yenir, zamanı olmayan arkadaşla ayaküstü bir kahve içerken vedalaşılır, hediyeler teslim edilir, fiesta'nın dibine vurulur ve sizi havaalanına bırakmalarıyla süreç sona erer.

  Bir yandan uzun süredir görmediğin aileni, şehrini, evini görmenin mutluluğu diğer yandan her şeyi geride bırakmış olmanın üzüntüsü, bir öte yandan da "eee şimdi ne yapacağım ben? İş? Okul?" bocalamasıyla leyla bir şekilde inersin uçaktan.

  İlk bir hafta her şey güzel, evin gözbebeğisin, herkes anlatacaklarını merak ediyor, etraf sana çok değişik geliyor vs. ama sonra mutlaka EVS günlerini hatırlatan bir detay, bir olay, bir mesaj, bir fotoğraf EVS'in bittiği gerçeğini vuruveriyor suratına.

 Nerden mi biliyorum? Birebir yaşadım, yazmak için bekledim, (belki de ben abartıyorum diye) başka gönüllülerle konuştum. Sonuç aynı. EVS hiç unutamayacağınız, hayatınızı EVS öncesi- EVS sonrası diye yaşamanıza neden olan bir deneyim. Bittikten sonra "tekrar olsa gider misin?" sorusu asla "hayır!" diye cevaplanmayan bir deneyim. Ve yerinizde olsam tek bir saniye bile düşünmeden belgelerimi hazırlayıp proje arayacağım bir deneyim.

 Bunu projesi biter bitmez ev sahibi ülkenin dilini öğretmeyi kendine meslek edinmiş biri olarak söylüyorum canlar ;)

Ex gönüllü- taze İspanyolca öğretmeni
Gizem


Devamını Oku »