19 Ocak 2014 Pazar

Gönüllü olduk da ne oldu sanki?- Kolayca entegre olmanın yolları

  Comfort Zone dedikleri bir şey var bildin mi? Konfor alanı/bölgesi, rahatlık alanı/bölgesi diye çevrilir. Senin için  hiçbir tehlike barındırmayan, rahat, mutlu olduğun yere refer eder. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın deyip kelle yaptığın yerdir kısacası. Gönüllü olarak hiç bilmediğin bir yere taşınıp belki de dilini bilmediğin insanlarla çalışmaya başladığın zaman bu konfor alanını çoktan aşmış oluyorsun. Sonucunda eline neler geçiyor peki, hiç düşündün mü? Şu anda gönüllü hizmeti yapmış ya da yapmakta olan arkadaşlar zaten birebir tecrübe ediyor. Gönüllü olmak isteyenler için birkaç ipucu benden...

  •   Hem kendine, hem sevdiklerine, hem de yaşadığın şehre birbirinizi özleme fırsatı veriyorsun mesela. Yaşadığın şehri hiç terk etmediysen, ailenden ayrılmadıysan bu senin için süper bir fırsat. İlk başta uzaklaşmış olmak seni rahatlatsa da bir süre sonra önceden monoton görünen şeyleri özlemeye başlıyorsun. Önceden ıyyy, ufff, pufff dediğin şeylerin aslında ne kadar da senden şeyler olduğunu görüyorsun. 
  • Yaşadığın hayata uzaktan bakma fırsatı buluyorsun. Şu ana kadar yaptıklarını karşılaştırıp kıyaslıyorsun. Ama en önemlisi dostlarını tanıyorsun. Her şey yolundayken yanında olan kişilerin aslında gerçek dost olup olmadığı sen kilometrelerce uzaktayken onun varlığını hissedip hissedememenle ölçüyorsun. Eğer sana bunu hissettiremiyorsa ya da hiç bunun için çabalamıyorsa bile belki de dostluklarını gözden geçirmen gerekiyor demektir. 
  • Hepsinden öte kendini tanıyorsun. Sen kimsin aslında? Kültürel bariyerler, aile, tanıdıklar, mahalle baskısı vs. ortadan kalktığında, daha önce hiç hissetmediğin kadar özgür hissettiğinde kendini asıl kişiliğin ortaya çıkacak. 
  • Toplumun sana direterek öğrettiği tüm değerler altüst olunca, saygının el pençe divan durmak demek olmadığını, ne istediğini söylemeyi ve bunu söylerken de ego-samimiyet eksenini bulmayı öğreniyorsun.
  • Değişiyorsun, yaşın ne olursa olsun büyüyorsun, kimseye ihtiyacın olmadan ayaklarının üstünde durmayı öğrenip olgunlaşıyorsun 
  • Ve çok ama çok eğleniyorsun, keşfediyorsun, yeni yerler görüp yeni insanlar tanıyorsun. Çok ama çok ama çok eğleniyorsun!
  Bana hemen hemen her hafta birkaç mesaj geliyor bu konuda. Sence yapmalı mıyım? Zorlanır mıyım? Korkaksan yapma! Çok zorlanırsın.

  Peki bunu aşmak için ne yapmalı?

  •   Görüp gözlemlediğim en önemli unsur sevgili sanırım. Anne-baba ok ama sevgilisinden ayrı kalanlar daha bir erken sıyırıyor O yüzden siz siz olun bir ay önceden bir sebep bulup ayrılın sevgilinizden. Yoksa tüm gününüzü depresif, skype başında konuşarak geçireceksiniz. Benden söylemesi...
  • Beklentilerinizi gideceğiniz yere göre ayarlayın. Yani aradığınız şeyi bulamadığınız zamanlar olacak buna hazırlıklı olun. Mesela hava durumu. Çok ılıman bir yerden buz gibi bir şehre gidiyor olabilirsiniz. Bu sizin modunuzu düşürmesin. 
  • Yemek alışkanlıklarınızı, anne yemeği sevdanızı bir yere bırakın. Biz 4 aydır makarnayla besleniyoruz gayet de iyiyiz. Tabi kim istemez masada zeytinyağlı dolmalar, mantılar... Zeytinyağlı dolmaaaaa...
  • Evden çıkın! Ne olursa olsun 1 günden fazla evde tıkılı kalmayın. Çok tehlikeli. Hiç bir şey yapamıyorsanız yürüyüşe çıkın. Bir arkadaşı arayıp bir bira içmeye davet edin. Ama sakın evde uzun süre kalmayın. 
  • En başından proje seçerken size uygun ülke, şehir vs. seçin. Mesela hiç köyde yaşamamışsanız bir köy projesi seçmeyin. Ya da çok sıcakkanlı bir insansanız Almanya, İngiltere gibi daha soğukkanlı ülkeleri seçmeyin. 
  • Arkadaş edinin. Bol bol arkadaş edinin. İş ortamınızdan, Erasmus toplantılarından, Couchsurfing gibi yardımcı sitelerden, ordan burdan.. Mutlaka arkadaş edinin. 
  Bu şekilde entegre olmanız kolaylaşır ve geçirdiğiniz zaman size çok kısa ve eğlenceli görünür. Korkmayın, zor ama çok güzel bir deneyim kazanacaksınız. Zorluğu ise size kalmış. Tüm bir yılı ah vah ederek ya da doyasıya eğlenerek geçirmek sizin elinizde...
  İspanyolların da dediği gibi   ¡Atrévete!




Devamını Oku »